top of page
  • Yazarın fotoğrafıDr. Özkan Düzçeker

Hipertansiyon



Yüksek tansiyon olarak tanımlayabileceğimiz hipertansiyon aslında atar damarlarımızın içindeki basıncın olması gerekenden yüksek olması durumunu belirtir. Her yaş grubunda görülebilen bu hastalık yaş ilerledikçe daha sıklaşır. Günümüzde her üç yetişkinden birinde hipertansiyon olduğu, bunlardan üçte birinin hastalıklarının farkında olmadığı, tanı alan ve tedavisi başlanmış olanlarda ise sadece %60 vakada hedeflenen tansiyon değerlerine ulaşılabildiği kabul edilmekte. Doğru ve zamanında yapılan tedaviler ile uygun tansiyon verilerine ulaşan bireylerde kalp damar hastalıklarında %25, inme oranlarında %35, kalp yetmezliği gelişme riskinde ise %50 oranında azalma sağlanabilmektedir.


Tansiyon ölçümlerinin nasıl ve hangi koşullarda yapılması gerektiğinden, elde edilen sayıların nasıl yorumlanacağından kısaca bahsetmek istiyorum:


1)Tansiyon aletinin manşonu kolun en az %80 çevresini kaplamalıdır. Çok zayıf veya obez kişilerde ölçüm sapmaları olabilir.


2) Kalibrasyonu yapılmış manuel tansiyon ölçer veya üst kol manşonu ile dijital cihazlar ölçüm için kullanılabilir. Bilinenlerin aksine, son yıllarda, doktor ofis ölçümlerinden çok, uygun dijital cihaz ile ev ölçümlerinin veya ambulatuvar tansiyon takiplerinin kalp damar hastalıklarına yönelik daha yararlı olduğu kabul edilmekte.


3)En az 5 dakika dinlenmiş olarak, sırt dayalı oturur pozisyonda ve sigara kahve içiminden en az 30 dakika sonra olacak şekilde ölçüm önerilir.


4)Ofis ölçüm, ev ölçüm veya ayaktan süreli tansiyon takibi (ambulatuvar tansiyon) şeklinde ölçümler alınabilir. Bazı bireylerde ofis ölçümlerinde yükseklik, ev takiplerinde ise normal değerler (beyaz önlük tansiyonu) olabileceğinden koşullar uygun ise 15 güne kadar ev takipler önerilebilir.


5)Tek bir ölçüm ile hipertansiyon tanısı konmamalıdır (hipertansif acil değer olan 220/125mmHg üzeri hariç). Klasik hipertansiyon tanı kriteri olan 140/90mmHg üzeri değerler son yıllarda tartışılmakta. Günümüzde artık 120/80 mmHg altı değerler “normal”, 120-129/80altı mmHg “yükselmiş”, 130-139/80-89 mmHg “evre 1 hipertansiyon”, 140/90mmHg ve üzeri ise “evre 2 hipertansiyon” olarak sınıflandırılmakta.


Hipertansiyon tanısı konmuş kişilerde izlenecek yol ve uygulanacak tedaviler çok sayıda değişkenin (yaş, ırk, cinsiyet, eşlik eden hastalıklar vb.) değerlendirmesi sonucu doktor tarafından belirlenmelidir. Hipertansiyon vakalarının %95’i “esansiyel” diye tanımladığımız çoklu genetik ve çevresel faktörlere bağlı tiptedir. Sadece %5 vakada ikincil (hormonal, atardamar tıkanıklıkları gibi) nedenler bulunabilir.


Hipertansiyonu tetikleyebilecek sorunlardan da bahsetmeden geçmeyelim:

1)Obezite

2)Uyku apnesi

3)Aşırı tuz tüketimi: Türkiye’de günlük tuz tüketimi kişi başına ortalama 18 mg düzeyindedir, yani biz tuzlu yeme alışkanlıklarına sahip bir kültürüz. Günlük deneyimlerimde saptadığım, hazırlanmış normal tuzlu yemeklere tuz atmamayı “az tuzlu yemek” sanıyoruz. Oysa olması gereken 6 gr/gün düzeyindeki tuz bizim “tuzsuz” diye tanımladığımız seviyedir.

4)Yüksek alkol tüketimi

5)Sigara, tütün kullanımı

6)Polisitemi diye tanımlanan aşırı kırmızı hücre yapım sorunu

7)Steroid olmayan antiromatizmal (NSAID) ilaçlar

8)Düşük potasyumlu beslenme


Not: Dikkat ederseniz aşırı stres ile tansiyon ilişkisinden bahsetmedim. Çok yaygın kanaatin aksine stres ile tansiyon gelişmesi arasındaki ilişki kanıta dayalı tıpta gösterilememiştir.


94 görüntüleme

İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page